10 Nisan 2021

Sibel Yücesan ile ‘Zihinsel Esenlik’ üzerine

ile Birsen Çevik Akgünlü

‘Size Bütünsel Yaklaşım’ın kurucu ve yönetici ortağı Sibel Yücesan ile yeni şeyler öğrendiğim keyifli bir sohbet gerçekleştirdim. Sizler de wellbeing, wellness, mental health gibi kavramların farklarını merak ediyorsanız, bu yazıyı çok faydalı bulacağınızı düşünüyorum. 

Hoşgeldin Sibel, bize kendi hikayenden bahseder misin?

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunuyum. Sonrasında İskoçya’da işletme masterı yaptım ve iş hayatına atıldım. 25 sene büyük kurumsal firmalarda çalıştım. Son rolümde 15 sene boyunca Mercer’da genel müdürlük yaptım. Bölgesel sorumluluklar da aldım. Üç ülke yönetiyordum, çılgın bir ajandam vardı. İşte o sıralarda ‘tükenmişlik sendromu’yla tanıştım.

Sağlık sorunlarım nedeniyle doktora gittim ve doktor immün sistemimim çöktüğü teşhisinde bulundu ve şu çarpıcı soruyu sordu: ‘Hayatında neyi değiştireceksin?‘ Bu soru beni çok etkilemişti. Meditasyona ve fiziksel aktiviteye başladım. O dönemde ‘esenlik’ konuları dikkatimi çekmeye başladı. Aslında sağlık konularına yakındım, MMC şirketler grubunda sağlık sigortası deneyimim nedeniyle. Ama esenliğin çok daha geniş bir kavram olduğunu fark etmeye başladım. Bu farkındalık beni girişimci yaptı ve “Size Bütünsel Yaklaşım” şirketini kurdum.

Yönetici koçluğu ve mentorluk yapıyorum. Milliyet’te köşe yazarıyım ve bir kitap yazma projem var. Ayrıca ailece çiftçilik yapıyoruz. Çiftliğimizde bir etkinlik salonumuz ve misafirhanemiz de var. Doğa içinde esenlik programları düzenliyorum.

İlham veren bir hikaye… Esenlik alanındaki kavramlar ve kapsamları hakkında konuşalım mı biraz? ‘Wellbeing’, ‘Wellness’ ingilizce kavramlar. Aralarındaki ana farklar neler? Türkçeye ‘Bütünsel Esenlik’ ya da sadece ‘Esenlik’ olarak çevrilen kavramın tam anlamı nedir?

  • Wellbeing’i ‘Esenlik’ ve Wellness’ı ‘Zindelik’ olarak çevirebiliriz. Esenlik, zindeliği de kapsayan daha geniş bir kavram.
  • Zindelik daha çok fiziksel alandaki iyi olma halini tanımlarken, esenlik ‘bütünsel olarak iyi olma hali’.

Bütünsel iyi olma hali, dünyada kabul edilmiş olan 8 temel faktör üzerinden tanımlanıyor:

  • Bunların dördü çok temel ve nispeten bireyin daha fazla kendi kontrolünde ya da isterse daha rahat değiştirebileceği alanlar : Zihin, Ruh, Duygu ve Beden.
    Bu dördünün iyi olma hali, aslında en basit haliyle ‘Nasılsın?‘ sorusunun cevabı.
    Eğer siz her nasılsın sorusuna ezberden değil de, gerçekten kendinizle bağlantıya geçerek cevap verirseniz ‘Zihnim nasıl?’ ‘Bedenim nasıl?’ ‘Ruhum nasıl?’ ‘Duygum nasıl?’ kendi esenliğinizin temel analizini yapmış olursunuz.
  • Diğer dörtlü ise çemberin dış katmanı: Sosyal, Kariyer/ Statüsel, Finansal ve Çevresel.

Geniş bir spekturumdan bahsediyoruz aslında.

Bu geniş spekturumda ‘zoom bitkinliği’ nereye oturuyor? Tüm günü bir ekran karşısında geçirmek hepimizi zorlayan bir durum. Sadece fiziksel anlamda değil, ruhsal anlamda da zorlayıcı. ‘Mental health’ – sanırım Türkçesi zihinsel sağlık – kavramı bu alanı mı kapsıyor?

‘Zihinsel Sağlık’ çevirisi, Dünya Sağlık Örgütüne göre doğru değil. ‘Sağlık’ denince daha çok hastalık ve semptom boyutlarını ele alınıyor ve bunlar tıp alanına giren konular. Bu nedenle biz ‘Zihinsel Esenlik’ çevirisini daha doğru buluyoruz.

Bu ayrımı şimdi öğrendim, çok teşekkürler. Peki, zihinsel esenliğimizi nasıl analiz edebiliriz? Değerlendirmemize yardımcı olacak minik testler ya da önerilerin var mıdır?

Elbette var. Öncelikle herşey farkındalık ile başlıyor. Kişilerin kendi içinde bulundukları zihinsel ve ruhsal durum konusunda günlük olarak, hatta gün içerisinde zaman zaman düşünmeleri gerekiyor. Yani fark edecek eylemlerde bulunmaları gerekiyor.

Kendimize sorabileceğimiz bazı sorular bu konuda değerlendirme yapmamıza yardımcı olabilir:

  • Problem çözebiliyor muyum?
  • Zihinsel olarak odaklanabiliyor muyum?
  • Anda kalabiliyor muyum?
  • Öğrenme merakım var mı?
  • Başkalarının bakış açılarını görebiliyor muyum? gibi…

Bu soruların cevapları ‘Okuduğumu 5 kere okuyorum anlamıyorum, aklım hep bir yerlere kaçıyor. Düşüncelerimi durduramıyorum. Hiçbir şey öğrenmek istemiyorum. Hiçbir şeye merakım yok. Hiçbir şey umrumda değil.’ ve benzerleri ise zihinsel esenliğimizi nasıl iyileştirebileceğimize odaklanmamız iyi olur.

İş hayatında ‘Zihinsel Esenliği’ korumak konusunda liderlere ve İK fonksiyonuna ne tür roller düşüyor?

Pandemi öncesinde organizasyonda ‘bütünsel esenlik’ konuları bayram şekeri gibiydi. Özel günlerde iki üç tane ortaya serpiştirelen seanslar ya da konuk konuşmacılar şeklinde ele alınıyordu. Pandemi ile beraber liderler ve yönetim ekipleri çalışan sağlığına daha fazla boyut ile bakmaya başladı. Çünkü kurumsal olarak sürdürülebilirliğin, çalışanın esenliğini üzerine kurulu olduğu net olarak ortaya çıktı.

Soruna dönersem, liderlere düşen görev çok basit aslında: daha samimi sorular sormak! Örneğin samimi ve spesifik nasılsın soruları:

  • ‘Uyuyabiliyor musun?’
  • ‘Uyuyamıyorsan, kafanda ne gibi sorular seni meşgul ediyor?’
  • ‘Ben sana nasıl destek olabilirim?’ gibi…

Çalışma gününün içine yedirilmiş rutinler oluşturmak da önemli. İK bu alana odaklanabilir. Çalışanların iki toplantı arasında mutlaka hareket etmesini istemek, toplantı sırasında birlikte yapılabilecek fiziksel hareketler de olabilir. Yine belirli semptomlardan bahsetmek ve bu semptomları kendilerinde gözlemliyorlarsa uzmanlara yönlendirmek söz konusu olabilir.

Bir de bu konuda bilinci arttırmak istiyorsak gerçek hikayeler paylaşmak lazım. O hikayeler de üst düzey yöneticilerden gelmeli. ‘Ben bugün şirketimizin sağladığı çalışan destek hizmetinden 6 seans ücretsiz faydalandım. Benim de bir sorunum var.’ gibi. Güveni oluşturmaya yardımcı olacak gerçek bir örnek olmalı. Ben wellbeing hikayelerimde, mindfullness eğitimlerimde üst yönetimin olmadığını gözlemliyorum hep. Bu şu demek ‘bu sizin için çocuklar, biz hepimiz çok iyiyiz!’

Yöneticiler kırılganlıklarını paylaşmadığı sürece ekiplerin kırılganlıklarını paylaşmalarını beklemek doğru değil. Kesinlikle katılıyorum sana. Peki kendi esenliklerini destekleyebilmeleri için bireylere ne tür önerilerin olur?

Farkındalık çok önemli ve bu kısımda ciddi eksiklik var gibi düşünüyorum. Aslında böyle ders çalışır gibi birbirini takip eden pratikler yapmamız lazım. Mesela sabah kalktığında durup kendini dinlemek. ‘Beden taraması ’ dediğimiz bir uygulama var. Mesela sabahları bu yapılabilinir. Ayak parmaklarından başlayarak tepeye kadar bir bakmak, hissetmek. Bu bizi şimdiki ana getiren ve güvende hissettiren bir uygulamadır. Ben sabahları bunu yapıyorum.

Ayrıca sabahları yazı yazıyorum. Yazmak da çok iyi geliyor, onu da tavsiye ediyorum. Zaten bütün uzmanlar da tavsiye ediyor. Anılarınız olabilir, o an yaşadığımız şeyler olabilir. Sabah her zaman aynı duygu ile kalkmıyoruz. Bazen anlamlandıramadığımız bir duygu ile de kalkıyoruz. Sadece 6 dakika. Kalem nasıl akarsa. Mesela anahtar bir kelime bile seçebilirsin. Esenlik ya da korkularım gibi. Yazmak farkında olmadığın şeylerin yazı ile kalemden dökülmesini sağlıyor. Bu da ruhsal sağlığımıza ve zihin sağlığımıza iyi gelen şeylerden bir tanesi.

Gün içinde de durma anlarını yaratabilmek çok önemli. Durmak ve bir beden taraması yapmak örneğin. Ya da iki zoom arası ‘Zihnim nerede? Bedenim nasıl?’ gibi sorular sormak. Beden her zaman şimdiki andadır. Bu yüzden bedene veya nefese odaklanmak bizi olduğumuz ana taşır. 

İki zoom arası mola verme alışkanlığını edinmek kolay değil. Örneğin benim yaşadığım sorunlardan birisi kendimde davranış değişikliği yaratabilmek. Kararlar alıyorum ama uygulamakta zorlanıyorum. Disiplin kazanabilmek için bir tavsiyen var mıdır?

Kendinden vazgeçmeyeceksin, deneyeceksin. Birinci gün olmayacak. İkinci gün de olmayacak. Üçüncü gün de. Dördüncü gün de. Bütün ‘resilience’ hikayelerinde tek bir şey söyleniyor: pratik, pratik, pratik, pratik… Yüz kere yapamadın yüz birinciyi deneyeceksin. Tamamen niyet ve istikrar meselesi. İnan sonunda olacak. Konfor alanımızdan çıkmakta zorlanınca vazgeçiyoruz, sıkıntı bu. ‘Olmaz. Bu bana göre değil. Hadi üç tane daha e-mail cevaplayayım.’ diyoruz. Bende de var bu, hepimizde var. Denemeye devam etmelisin. Kendine güvenmelisin.

Çok teşekkürler Sibel. Yazılarımı hep ‘esen kalın’ diye bitiriyordum. Şimdi çok daha anlamlı geldi 🙂

Bir sonraki yazıya kadar esen kalın,

Birsen

04 Nisan 2021